Cello: Müzik aleti. Bello: Kolombiya'nın Antioquia bölgesinde bir kasaba. Cello Bello: Anlamını bu sitede bulacak kavram!

24 Aralık 2010 Cuma

Yeeeter! Yıldırım Demirören Yeeter!

2010 - 2011 sezonuna damgasını vuran 2 takım var bence şu ana kadar! Biri Trabzonspor. Diğeri ise kesinlikle Beşiktaş! Trabzonspor'un başarısı için kuşkusuz başlı başına bir yazı yazılabilir fakat ben bu yazıda Beşiktaş'tan bahsetmek istiyorum. Bahsetmekten de kastım, transfer ile başarı arasındaki ilişki yönünde olacak. 

İlk transfer olan Quaresma'nın sesleri duyulur iken aslında kulübüne koşulsuz inanmış insan grubunun dışında kalanlar pek inandırıcı bulmuyordu. Ki bu inandırıcı bulmayanlar da epey bir çoğunluk oluyor. Sonra birden Q7'nin transferi tamamlandı ve imza töreni haberi gelince ben dahil olmak üzere herkes çok şaşırdı. E doğal yani şaşırmakta.

Transferde şöhrete, nama ihtiyacı olan Beşiktaş, Q7 ile bunu kazanma yolunda ilk ve büyük adımını atmış oldu. Ulan daha Q7 fırtınası sürerken birde Guti ile Raul'un R. Madrid'ten ayrılacağını ve Guti'nin Beşitaş'a geleceği haberleri dönmeye başladı. Ya dedim tamam Türkiye emeklilik için iyi bir yer ama bu kadar da değildir! Anam! Bir baktım Guti'de Beşiktaş'ta! 

Sonra ne oldu? İlk zamanlar Avrupa Ligi maçlarında başlayan yükseliş ile herkesi bir heyecan sardı. Bu sene büyük işler yapacağız. Avrupa Ligi'nde bu kadro ile güzel yerlere geliriz. Gerçi halen yollarına devam ediyorlar. Yolları da açık olur inşallah! O ayrı bir konu. Fakat ligin başlaması ile başarıları aşırı derecede gölgede bırakacak bir hüzün, bir başarısızlık. Daha doğrusu rezillik. Tamam takımı bu iki kişi sırtlamayacak. Adı üstünde TAKIM! Ama arkadaşım 2 büyük büyük transfer yapmak ile olmuyor değil mi? Yıldız şovu ile başarı gelmiyormuş değil mi? Bu sözlerim bunu yapan diğer takımlar içinde geçerli. Ama kabul edersin ki Beşiktaş bu sene baya bir sıyrıldı bu konuda! 

Ligin ilk yarısı içinde bir ara yenilgi serisi bile yapmayı başaran Beşiktaş, yarının sonlarına doğru bir nebze kendini toparladı gibi. Ama ligin yarısına gelindiğinde liderle arasındaki 14 puan fark ile 5. sırada yer almasına engel olamadı. Suçlanacak insan elbette bulunur. Fakat dediğim gibi ben sadece başarı ile transfer ilişkisine değinmek istiyorum. 

Ve ilk yarının bitmesi ile Beşiktaş dur durak dinlemeden transferlerindeki yıldız isimlere 3 kişiyi daha katmayı başardı. Başardı diyorum. Çünkü gerçekten bu isimleri takıma katabilmek başarıdır. Transfer olarak çok büyük başarıdır. Ama bu başarıyı puan tablosundaki başarı ile birleştirmez isen kimse transferdeki başarını hatırlamaz. 

Ligin arasında gerçekleştirilen sırası ile 3 transfer;

1) Manuel Fernandes (Valencia)

2) Simao (Atletico Madrid)

3) Almeida (Werder Bremen)

Son olarak kendi fikrimi söyleyecek olursam; Yıldırım Demirören, Beşiktaş için çalışmıyor. Kendi koltuğunu sağlamlaştırmak ve kulübü kendine bağlı kılmak için bu transferleri gerçekleştiriyor. 

Gerçekten "Yeeeeteeer! Yıldırım Demirören Yeeeteer!" =) Hadi baş baş! 

23 Aralık 2010 Perşembe

Size bir şey söyleyeyim mi?



Size ne diyecem biliyonuz mu? Hani şu girmeye çalıştığımız, hani on yıllardır baş vurmamıza rağmen yakın tarihte görüşmelere başlanan, hani müzakerelerin tıkandığı Avrupa Birliği var ya? Ben o birliğin taa A......! Birde o birliğe girebileceğimizi sananlar yok mu? Acaba neye dayanarak bunları söylüyorlar çok merak ediyorum! Ulan o değil bi aralar televizyonda sanki Avrupa Birliği'ne giremememizin tek sebebi kokoreçmiş gibi gösteriliyordu ya? Gerçi o zaman bende küçüktüm inanmıyordum değil yani! Ama sonra okuyunca öğrenince işin aslını haaa dedim biz Avrupa Birliğine girecez ha? Neyse bunun cevabı birazdan!

Demin haber okuyordum ve Hırvatistan'ın bizle aynı zamanda müzakerelere başlayıp 35 başlıktan 28'ini kapattığını ve Türkiye'nin henüz 1 tane kapatabildiğini yazıyordu! Benim takıldığım 1 tane değil! Şu KAPATABİLDİ kelimesi oldu! Ulan onun bunun çocuğu! Önümüze engeller koymadılar da, müzakereleri tıkatmadılar da biz mi geçemedik? Adamın 27 üyesi var! 1'i bile onay vermez ise üye olamıyorsun! Eee bil bakalım kim var? Güney Kıbrıs Rum Kesimi üye olmuş olmasın? Onların ne sorunu var ki bizimle? Acaba KKTC sorunu olmasın? Kimsenin KKTC'yi tanımıyor olması sorun olmasın? Senin halkının dini İslam olması sorun olmasın? Ve bu engellere karşın seni Hırvatistan ile bir kefeye koyan haber yazarı GERİ ZEKALI olmasın?

Olsun olsun! Aynen de geri zekalının en önde gideni - bayrak taşıyanı - olsun! Tamam Avrupa Birliği iyi, hoş, seni geliştirir. Fakat sen tükürdüklerini yalamaz isen Avrupa Birliği nerede biliyor musun? Ahanda tam aşağıda işte!


Kısacası; Avrupa Birliği falan unut sen arkadaş! Hadi baş baş!

21 Aralık 2010 Salı

Nerede Olursanız Olun! Gönüller Bir!

Cello nasıl her yerde yine Cello ise! Bello herkes için nasıl aynı Bello ise! Cello Bello'da her yerde Cello Bello! Arkadaşın Facebook'tan yolladığı videoyu izleyince tam olarak aklıma bu geldi işte. Irk, din, dil hiç fark etmiyor. Mesafelerinde bir önemi yok. İnsanın içinde olacak arkadaş! İstersen milyon dolarlar kazan! FARK ETMEZ!

Villarreal FC oyuncularının christmas için oynadıkları kısa film tadındaki reklamda tam bunu anladım işte. Alın size o video! Uzatmanın alemi yok. Hadi baş baş!

19 Aralık 2010 Pazar

Merakla Beklediğim: Günah Keçisi


Sinemaya film izlemeye giderken herkesin bir filmden farklı beklentileri olur. Kimisi filmin yönetmenine dikkat eder. Kimisi baş rolde kimin oynadığına. Kimisi de konusuna... Ben ise filmden sağladığım marjinal faydaya dikkat ederim. İktisadi bir dil oldu. Sınavlardan yeni çıktım da ona verin! =)

Demem odur ki; komedi filmi ise güldürecek, korku filmi ise korkutmasa bile gerecek, aksiyon filmi ise de heyecanlandıracak. Baş rolde oynayanın performansı, mekan veya dekor seçimi falan gibi ayrıntılar bağlamaz beni arkadaş. Bu yüzden sanat filmlerinden nefret ederim! Benim gibi bir insanında sanat filmi sevmesi beklenemez zaten!

Recep İvedik serisi, Testere serisi, G.O.R.A. gibi filmler en favorilerimdendir. Favorilerim arasına girmeye aday bir film var ki bence mükemmel! Günah Keçisi! Porno filmlerindeki doğallığından tanıdığımız Şahin K. ve Yeşil Çam zamanlarından tanıdığımız "tecavüzcü" lakabını hak etmiş Coşkun Öğen ile Emrah'ın anasını yatağa atmak ile ünlenmiş Nuri Alço'nunda oynadığı bu film geçmiş ile gelecek arasında bir köprü niteliği taşıyacağına eminim! 21 Ocak'ta vizyona girecek filmi ilk günden izlerim büyük ihtimal ile.




Hadi buyurun fragmanı;



Yazı çok düzgün bir dil ile oldu dimi? Bugün küfür edesim yok be! =) Hadi baş baş!

13 Aralık 2010 Pazartesi

Kalk Siktir Git Ulan!

Gece gece yarınki sınavlarıma çalışmak için uğraşırken anladım ki cidden benim kodum bozuk. Yok ulan olmuyor! Kitabın başına geçince uyku bastırıyor birden. Kısacası ben okumak için üniversiteye girdim ama ben yapamam. Kazandım ama ben yapamam! =) Hadi baş baş!

7 Aralık 2010 Salı

Kendi Osuruğundan Korkan Adam!


Etrafımızda bizi etkileyen o kadar çok şey var ki kendimiz ile baş başa kalabildiğimiz tek yer WC olmuş durumda. Diğer türlü etrafımızdaki en ufak bir şey dikkatimizi o yöne vermemizi sağladığından yeterli şekilde düşünemiyorum! Çok mu düzgün gidiyorum? Dur şimdi bir ayar çekecem! Gidişatının aq! Hah şimdi oldu. =)

"Türkün aklı, ya sıçarken ya da kaçarken çalışırmış" diye boşuna demiyoruz. Yazının başında dediğim gibi kendimizle baş başa kalabildiğimiz tek yer. Ha şimdi okuyanlardan biri çıkar "ya ben gazete okuyorum" derse buna bir nebze tamam derim ama biride "ben telefonumu da yanıma alıyorum", "laptopumuda yanıma alıyorum", "bizim WC'de televizyon var" veya "Cinebonus salonlarının WC'sinde lcd monitör var ama" der veya diyor ise şu andan itibaren yazıyı okumaya devam etmesin efendim! Size diyorum çıkıntı arkadaşım! Lütfen siktir olup gidiniz efendi! 

Tuvaletten çıktıktan sonra hiç daha önce çözemediğiniz soruyu sıçarken çözdüğünüz olmadı mı? Yada sıçarken aklınıza bir şey geldiği ve çıkınca ilk karşınıza çıkana "demin aklıma ....... geldi" dediğiniz hiç olmadı mı? Hiç sıçarken yarının veya günün geri kalanının planlarını yapmadınız mı? Yada birini düşünüp arkadaşlığınızı değerlendirmediniz mi? Yada bunları tek ben mi yapıyorum?

Özetle, yine sıçarken bir gece böyle derin düşüncelere dalmış iken. Hiç bir gürültü ile irkilip daha sonra o gürültünün sizin osuruğunuz olduğunu farkettiğiniz zamanlar olmadı mı? Hep bana mı oluyor bunlar aq? He oldu işte bu gece! Ve bu yazıyı yazmakta sıçarken geldi aklıma! Hadi muhabbet yeteri kadar boka sarmışken baş baş! 

2 Aralık 2010 Perşembe

Sınav Sınav Sınav! AQ!

Ya üniversite okumak güzel olmasına güzel arkadaş ama şu sınavlar yok mu? Tamam var! Var aq ama işte o sınavları hazırlayan hocalar yok mu? Var! Onlarda var aq! Hah işte ben onların topunu sikeyim! Tamam topu ağır oldu. Bir kısmını sikeyim o zaman? Ne? Buda mı olmadı? Tamam aq! Hak edeni sikeyim o zaman!

Yok arkadaş! Ağzımı bozmayayım diyorum ama insanlar zorla kendilerine küfür ettiriyorlar! Yok yani artık zevk aldıklarını düşünmeye başlayacam! Neyse ya hiç konuyu uzatasım da gelmedi bak şimdi! Amacım hocalara sövmekti zaten. Bu kadar küfür yeter gece gece! Malum sınav haftasına girmeden iyi geliyor. Rahatladım! Hadi baş baş!